Afyon Günlüğü

Günlerin rutini ve keşmekeşliğinde, kendi hayatım adına çok güzel gelişmeler yaşarken (dün itibariyle Plazadan Dünyaya web sitemiz bir yaşında oldu bile 🙂 ) ve daha güzelleri için gün sayarken (yakında duyurusunu yapacağız), ilk göz ağrım olan Mutfak Terapisi ile ilgilenemedim. Hal böyle olunca da uzunca bir süre yeni bir şeyler paylaşamadım sizlerle. Hoş şöyle gönlümce mutfağa girip yeni bir şeyler de deneyemedim işin açıkçası. Neyse hayıflanmak yok, madem yeni yazı var, çok da uzatmamak gerek…

Gurme şehirler deyince hangileri aklınıza geliyor? Gaziantep, Antakya, Adana… Herkesin zaman zaman gittiği, gitmek istediği yerler içinde ilk sırada bu şehirler geliyor diye düşünüyorum. Bu şehirlere yapılan onlarca gurme tur ve yine bu şehirler hakkında yazı yazan yüzlerce yemek/gezi bloğu var. Ben de bir yemek bloğu yazarı olarak elimden geldiğince bu şehirlerle ilgili yazmaya çalışıyorum. Ama birazdan okuyacağınız Afyon (tamam biliyorum Afyonkarahisar ancak ben yazıda Afyon olarak geçireceğim) belki ilk akla gelen gurme şehirlerinden biri değil belki ama yemek kültürüyle kesinlikle Mutfak Terapisi’nde paylaşılmayı hak ediyor.

Yeni bir şehre gideceksem, genelde “nerede, ne yenir?” diyerek araştırma yapar, kendimce notlar alırım. Mümkün olduğu kadarıyla aldığım notları da denerim. Bu notlar, bazen oraya gitmiş bir arkadaşın tavsiyeleri olur, bazen de benim gibi deneyimlemiş başka bir blog yazarının yazıları. Çoğunlukla foursquare, tripadvisor gibi sosyal kaynaklarını da tararım. Artık ne kadar çıkarsa. Bazen kaynaklar arası çapraz bile sorgularım (eski beyaz yakalı alışkanlıkları işte 😉 ). Neyse efendim fotoğraf çekmek amacıyla arkadaşlarımla eylül ayında Frig Vadisi’nin yolunu tuttuk. Gidiş amacımız, Vadi’de yıldız fotoğrafı çekmek (sabah-akşam mavisi ve doğa fotoğrafı da çalışmak), ayrıca kadrajlar için yeni mekanlar keşfetmek.

Otel rezervasyonu görevi bende. Afyon malum, termal cenneti. E haliyle ilin her yerine dağılmış bir çok termal otel var. Ancak ağırlıklı gece çalışacağımız, gündüz de biraz dinleneceğimiz için şehir içinde bir otelde karar verdik. Neyse efendim en sonunda Çakmak Marble Otel’de yaptım bizim rezervasyonları. Hadi otel kısmı tamam. Ama fotoğraf çalışmadığımız zamanlarda, nerede ne yiyeceğiz bu benim için önemli (ekip de sever hani güzel yemek yemeği). Gitmeden önceki dönem o kadar yoğundum ki, yola çıkmadan önce sadece google aramalarında önüme çıkan 2-3 blogdan bilgi alıp kendime bir dosya yapabildim. İstanbul’dayken okumak bile fırsat olmadı, yola kaldı notlarımı tam olarak düzenlemem.

İstanbul’dan Cuma gece yarısı çıktık, sabah gün ışıdığında Afyon sınırlarından girmiştik bile. Ebru arkada uyurken, ben bir yandan co-pilotluk yapıyorum, bir yandan harıl harıl kahvaltı için mekan arıyordum notlarımın arasından. Bizim aracı kullanan Mehmet Ali’nin anlattığım önerileri dinlendiğini düşünüyordum ancak -uzun süredir alışkanlığı olan birinin haleti ruhiyesiyle- her zaman gittiği yere doğru arabayı sürdüğünü farkettim.

Ankaralılar arabayla Ege ya da Akdeniz’e tatile gideceklerse, sabah çok erken yola çıkıp kahvaltıya İkbal Tesisleri’nde olurlarmış. Mehmet Ali, Ankara’da okumuş ve uzun yıllar orada çalışmış, e haliyle seneler boyunca Ankara’dan çalışırken güneye tatile arabayla gitmiş. O dönemki alışkanlığı aklına gelince İkbal Tesisleri’ne doğru kırmış direksiyonu. Biz de Mehmet Ali’nin alışkanlıklarına uyduk ve soluğu İkbal’de aldık. Kütahya (İstanbul)- Uşak (İzmir)- Afyon yollarının kesiştiği kavşakta yer alan, eskiden sadece İkbal Tesisleri olarak hizmet veren, şimdilerde Afium Outlet ve Eğlence Merkezi olan mekana girdik.

İlk ders: Afyon’da kahvaltıda sucuklu yumurta yenir, tatlı olarak da bal-kaymak 🙂 Önce sipariş verildi, sonra masaya gelen yiyeceklere -kelimenin tam anlamıyla- dalındı. Masaya hala fokurdayan sucuklu yumurta gelince başka bir seçeneğimiz de yoktu zaten 😉 (önemli not: sucuklu yumurtaya öyle bir dalmışız ki fotoğrafı yok)

20170919_Afyon_Ikbal_balkaymak

Şehre gidiş, otele yerleşme, yol yorgunluğunu atma, geceye dinç olmak için dinlenme derken öğle yemeğini zamanını geçirmişiz. Yemek için lobide buluştuk, dedim “sakin, listem hazır, denemeye başlayabiliriz ;)”

Listemin en başında “Nur Lokantası” vardı. Kaldığımız otele de yürüme mesafesindeydi (hoş otel bu kadar merkezi olunca her yer yürüme mesafesinde oldu).

20170919_Afyon_NurLokantasi_Disardan

Ekip olarak kalabalık olunca üst kata çıktık. Nur Lokantası’nda çok fazla seçenek bulunmuyor (ki bu gibi yerleri çok severim). Bir de üstüne biz geç gidince sadece köfte bulabildik. Ben sonuçtan sıkıntılı değilim elbet. Metal tabaklarda ızgarada ısıtılmış ekmek dilimlerinin arasında baharatı-tadı-tuzu yerinde sıcak köfteler benim için yeterliydi. İçecek ve yancı sıkıntıları olsa da köftenin tadı hepsini unutturdu.

20170919_Afyon_NurLokantasi_Kofte

Normalde farklı gazoz alternatifleri bulunuyormuş ama cumartesi öğleden sonrasında hiçbiri kalmamıştı.

Yemek üstüne de –ortaya- kaymaklı ekmek kadayıfı ve çay, yeme de yanından yat durumu, sizin anlayacağınız.

20170919_Afyon_NurLokantasi_Ekmekkadayifi

Yemek sonrası toparlanma ve Vadi’ye geçiş. Yeni yerleri görme heyecanı ve bol miktarda keşif… Kadrajları kurduk, bulb çekimini başlattık. Sonrasında çay demleyip, yolluk olarak hazırlanan börekler kekler ve diğer bütün yancılar havalarda uçuştu. Bol bol fotoğraf çalıştık.

Sabah otelde, Afyon tatlarından serpilmiş şekilde sıkı bir kahvaltı yaptık. Kahve için çıktık, bir üniversite şehri olması dolayısıyla sanırım, merkezde bol miktarda “kahveci” var. Notlarım arasından kahvaltı mekanı olarak da geçen Gülyurt’dan -Okan’ın erken ve de sürpriz doğum günü kutlaması için- pastacıklar aldık. Mekan çok şık bir pastane olmasının dışında oldukça popüler; bütün masalar dolu hatta bir gelin müstakbel kocasıyla kahvaltı yapıyordu o derece. Kerem Kumda Kahve’de hem sabah kahvemizi içtik hem de taze hem de tatları çok güzel olan pastacıkları yedik.

Ekipten İstanbul’a dönecekleri uğurlayıp, biraz dinlenip, öğle yemeği için (doğal olarak gene vakti geçirmiştik) otelden çıktık. Bu sefer ekipten Hakan Hoca’nın da denediği (benim de listemde de olan) İkbal’in Uzun Çarşı’daki lokantasında karar kıldık.

20170919_Afyon_IkbalLokantasi_Disardan

İkbal Lokantası, farklı illerde şubeleri olan, artık ulusal bir marka aslında. Merkezdeki lokantası ise mekan olarak beni çok etkiledi. Yüksek tavan ve caddeden içerdekilerin görülmesini engelleyen yarım tül perdeler nostaljik bir hava veriyor bence. Lokanta’nın ismininse beni çok etkileyen bir hikayesi var.

20170919_Afyon_IkbalLokantasi_hikaye

İkbal; tandır (kuzu ve dana), sucuk çeşitleri, kavurma gibi et çeşitleri üzerine ağırlıklı bir menü sunuyor. Afyon’da kaldığımız süre boyunca farklı günlerde hemen bütün yemeklerin tadına bakma fırsatımız oldu 🙂 Hepsinden ayrı ayrı memnun kaldık. İstanbul ile karşılaştırdığımızda (niye böyle bir şeye giriyorsak) makul fiyatlar ise bu memnuniyetimizi arttırdı.

Yemeklerin finalinde her zaman kaymaklı ekmek kadayıfı ve çay vardı 🙂 Tek kurtarıcımız, tatlı porsiyonunu bölüşmemiz. Aksi halde fezaya uçardık herhalde (ki ben tatlı insanı değilimdir, ama o kadar güzel ve hafif ki tatlılar, hiç söz etmeden çatalladım o derece).

20170919_Afyon_IkbalLokantasi_ekmekkadayifi

Vadi’de geçirdiğimiz günlerin rutini çok değişmedi. Sabah otelde kahvaltı, otel dışında sabah kahvesi, biraz dinlenme/çalışma, öğle yemeği yeme, akşam için kumanya alma ve Vadi’de demlenmiş çay eşliğinde uzun saatler çalışma. Doğada olmayı özleyen bizler için “Yıldız yorgan” deyip fotoğraf çalışmak ilaç gibi geldi.

Öğle yemekleri için İkbal’in dışında “Aşçı Bacaksız”ı da denemek istedim ancak dükkan kapalı olduğu yemek yiyemedik. Sosyal medyada Afyon’dan paylaşımda bulunduğumda, Alper’den gelen tavsiyeydi de üstelik Aşçı Bacaksız. Neyse başka bir gidişte ilk gidilecek yerlerden biri olacak, kesin bilgi.

20170919_Afyon_AsciBacaksiz_Disardan

Deneyebildiğimiz yerlerden biri de “Lale Pide ve Döner” oldu.

20170919_Afyon_LalePide_Disardan

Aman Zeynep, döner ve pide her yerde var, ne alaka diyebilirsiniz. Ama yazamasam olmazdı. Çünkü çok keyif aldığım bir yemeği paylaşmalıyım, işte bunlar hep #mutfakterapisi arkadaşım 😉 . Anne tarafından Milaslı (Muğla) olduğumu söyleyeyim. Orada düğün yemeği olarak da verilen Keşkek’i ben çocukluğumdan beri çok severim. Ancak bizimkilerin vefatından sonra bizim evde hiç yapılmadı. E keşkeği dışarda bulmak da kolay değil. Afyon’da bulunca verdim siparişi 🙂 tabi siparişi vermeden önce sordum ve teyidi aldım (eskiden beyaz yakalı olduğumu söylemiş miydim 😉 )benim bildiğim keşkekti gelecek olan.

Dövme (yani aşurelik buğday) ve etin/tavuk etinin uzun süre pişmesi sonucunda püre haline gelip (bir nevi risotto) üzerine yakılan yağ ile servis edilir. Sevenleri tarafından da afiyetle yenir. Afyon versiyonunda içinde tavuk eti değil normal et vardı. Üstüne yakılan yağ içinde biraz salça da koyulmuştu. Tek kelime ile süperdi, üstüne 2-3 damla limon ile de daha da güzel oldu.

20170919_Afyon_LalePide_keskek

Hakan Hoca’nın tercihi döner oldu. Ben denemedim ama yaprak döner gibi ince değildi gelen döner. Daha kalıncaydı. Sordum, bu kalınlığa rağmen pişme oranı ve tadı yerindeymiş.

Gün batımında mekanda olduğumuz için, akşam yemeği için kumanyalarımızı pratik olması adına merkezden hazır almayı tercih ettik. Bu tercihlerimiz, bir gün İkbal’den sucuk ekmek oldu bu (ki yağı donar diye endişeliydim ama bir sorun olmadı), başka bir gün Afyon mutfağının farklı unlu mamulleri…

Unlu mamul deyip geçmek olmaz elbet, hemen detaya giriyorum 🙂 Ki yeri gelmişken süper bir börekçiden bahsetmeliyim. Gene aldığım notlardan yola çıkarak, bizimkileri bir öğleden sonra Merve Katmer’e sürükledim.

20170919_Afyon_MerveKatmer_disardan

Kadıana Caddesi’nde küçük bir dükkan aslında Merve Katmer. Küçük bir tezgahta sergilenen börekler, bir yandan pişen ve pişmeyi bekleyen katmerler ve iki tatlı hanım. Akşam için orijinali yeşil mercimekli olan bükme, ağzı açık  (mercimekli) ve haşhaşlı ekmek aldık. Ben ertesi gün dayanamayıp Kaş’a giderken bükmenin yanına katmer de aldım.

Bükme’yi ben ilk defa İstanbul’da Komşu Fırın’dan alıp denemiştim (hatta ondan heveslenip yeşil mercimek harçlı börek denemelerim de oldu). İstanbul’da yediklerime göre Afyon’da yediklerim daha büyük ve dışı daha yumuşak. Pırasalısını da denedik ama favorimiz orijinal olanı oldu Aslı ile. Ağzı açık ise aslında bükmenin hamuru ve harcının farklı şekilde katlanmasıyla pişirilmesi diye düşünebilirsiniz.

Katmere gelince… Bu konuda bayağı bir kafam karışık aslında. Bu karışıklığı gidermek için “Türkiye’de Katmer” diye bir dosya açmak gerektiğini düşünüyorum o derece yani. Daha fazla gizem olmadan açıklamaya geçeyim. Ben katmeri, Gaziantep’teki (İstanbul’da Köşkeroğlu sağolsun) haliyle bilirim: Elde açılan incecik hamur içinde, bol antep fıstık-şeker ve de kaymak katkılı; bildiğin ağır tatlı yani. Afyon’da da hamur incecik açılmış, içinde haşhaş var; ancak bu katmer tuzlu, böyle kat kat. Sivas gelenekseli “kete”ye daha çok benzettim Afyon’daki katmerin tadını. Demleyeceksin çayı, yanında peynir de olacak, offf…

Afyon’a gelip “kaymaklı lokum” almadan olmazdı tabi. Bizim otelin köşesindeki Lokum Atölyesi’ne gittik. Mekan aynı zamanda kahveci olunca, lokumların paketlenmesini beklerken sade türk kahvesini de içme fırsatımız oldu. İçi kaymaklı olan lokumlar 3 gün, kuruyemişli olanlarsa 1 hafta dayanıyormuş. Yolum uzun olduğu için aklım kaymaklılarda kalsa da, kuruyemişli olanlardan aldım. Bu arada sonradan lokum için doğru adresin Uzun Çarşı’daki “Yayla” olduğunu öğrendim. Ancak ziyaret edip satın alma fırsatım olmadı, bir sonraki gidiş için notlar arasına girdi.

Günlük rutinimiz arasında bir vakit yaratıp, hızla şehir merkezindeki (Afyon’un Uzun Çarşı’sında) sokaklarda dolaştım. Anadolu kentlerindeki eski merkezler genelde şehrin kimliğini anlamama yardımcı olur (eski saha araştırmacılardan kim kaldı??). Eski merkezdeki dükkanlarda bütün ihtiyaçları karşılayabilir insan. Afyon merkezde kasap, mandıra ve sucukçuların ağırlığı tartışılmaz. Bir de çok sayıda sarraf (neden kuyumcu değil acep- kafamda deli sorular).

20170919_Afyon_TuzPazariCaddesi

VE FİNAL…

Üniversite arkadaşlarımdan biri olan Murat, aslen Afyonludur, annesinin eli inanılmaz lezzetlidir, yemeklerinin hastasıyım. Afyon’a gelip kökenleri görünce, aslında böyle cevherlerin nasıl yetiştiğini anladım… Bu arada koşturmacadan Murat’ı arayıp Afyonla ilgili hiçbir şey soramamıştım, ancak onun önerilerini Göksu’dan Afyondayken alabildim. Lokum için “Yayla” birinci nottu. İkinci not ise kaymaklı ekmek kadayıfı için “Hidayet Abi’nin Yeri” idi.

Hidayet Abi’nin Yeri merkezdeki vilayetin karşısında köşe dükkan olarak hemen göze çarpıyor.

20170919_Afyon_HidayetKadayif_disardan

Tezgahta sıralanmış tepsilerce ekmek kadayıfı, insanı kendinden geçiriyor öncelikle belirtmeliyim. Dükkanda tek masa var ve orada oturmak neredeyse kara borsa. Şanslı insanlar olarak oturabildik, bir porsiyon söyledik. Masaya gelen kadayıfın fotoğrafını çekmeye çalışırken çabuk olmamız konusunda ilk uyarı geldi. Çay sorduk ama yoktu (çay, kadayıfın tadını bozarmış). Bazı dükkanlarda olduğu gibi vişneli ekmek kadayıfı yapmadıklarını öğrendik. Daha önce yediklerimize göre, kadayıfın kendisi daha inceydi ve ılıktı. Tadı muhteşemdi ama uyarıdan sonra o kadar hızlı yedik ki, ben kadayıfın tadına çok varamadım.

20170919_Afyon_HidayetKadayif_Ekmekkadayifi

VE BONUS

İstanbul’a döndükten sonra Afyon mutfağını keşfetmenin heyecanıyla çevremdekilere anlatmaya başladım. Sonradan farkettim, beraber iş yaptığım insanlardan biri olan Ebru (hayatımda Ebrular çok 🙂 ) Afyonlu ve orada olan bir gelenekten bahsetti: “Sıralı”. Misafirlere sırasıyla hamur ve et ağırlıklı olan -deyim yerindeyse- bir ziyafet çekiliyor. Henüz tam detaylarını öğrenemediğim için buraya yazamıyorum ancak bütün gece süren sürekli masaya yemek ve tatlıların geldiği bir ziyafet olduğunu söyleyebilirim.

Gelelim bir sonraki Afyon gidişim için kendime aldığım notlara;

  • Yayla’dan kaymaklı lokum alınacak.
  • Aşçı Bacaksız’ın açık olması için dua edilecek ve açıksa kuzu tandır yenilecek.
  • Hidayet Abi’nin Yeri’nden kaymaklı ekmek kadayıfı alınacak, hemen yolun karşısındaki çay bahçesine gidilecek ve daha ılıkken çay eşliğinde sakin ve tadını çıkarak yenilecek.
  • İkbal dışındaki yerlerden birinde sucuk döner denenecek.
  • Cumhuriyet ve İkbal’den birer kangal sucuk alınacak, hangisinin daha çok sevildiği test edilecek.
  • Afyon’dan direk İstanbul’a dönülecek bu sayede kaymaklı lokumun yanı sıra camız (manda) kaymağı da alınacak.
  • Afyonlu olan annelerden biriyle mutfağa girilip yöresel tatlardan biri yapılacak.

Şimdilik böyle, bir sonraki Afyon gidişine kadar, fotoğraflara bakmakla yetineceğim 🙂

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s